Bu konu son günlerde alevlendiği için, bazı arkadaşların ricası üzerine kısaca bildiklerimi aktarmak istedim. Danıştığım iki sanatçı arkadaşım, bir yayınevi sahibi ve yayıncılık alanında çalışan bir avukat arkadaşımın ortak fikirleri doğrultusunda, konunun uzmanı olmadığımı, sadece kendi öğrendiklerimi aktardığımı baştan belirtmek isterim. Reklam alsın ya da almasın, okuyucuya açık her tür blog "yayın" sayılıyor ve telif hakları kanununa tabi. Bu demek oluyor ki, telif hakkı olan bir görseli ya da eseri izinsiz kullandığınızda, hakkınızda cezai işlem başlatılabilir. Bloglarda kullanılan fotoğraflar eğer telif hakkına sahipse google'ladığınız çoğu fotoğraf sahip ya istock gibi programlara üyelik alacaksınız ya da telif hakkı olmayan resim ve fotoğrafların bulunduğu siteleri tercih edeceksiniz bilgi burada. Karikatür, resim ya da fotoğraftaki sorunun nedeni şu: bu eserler kitaplar gibi "bir kısmı" alınmaya uygun değil, tamamı alınıyor, bu nedenle telif hakkı yasası çok daha sert. Beni mi bulacaklar demeyin, istock gibi büyük firmaların sadece bunun için çalışan programcıları ve avukatları var, buluyorlar. Blog ticari değil, reklam almıyorum geçerli bir neden değil çünkü yayınladığınız her yazı, okuyanla buluştuğu için "yayın" sayılıyor. Kazandığınız para dışında kazandığınız sosyal medya imajının da bir "ederi" olduğu farz ediliyor. Youtube müzik videolarını yüklerken blogger üzerinde buna izin veren sistem var zaten, bunda sorun yok. Aynı şekilde çoğu klasik eserde, anonim retro fotoğraflarda ve kimliksiz eski eserlerde de telif hakkı olmadığı zaman ya da bazı eserlerde sanatçının ölümü üzerinden 20 seneden fazla geçtiğinde bu konu çok bulanık telif hakkı düşebiliyor. Bu durumdaki medyayı da kullanabiliyorsunuz ama dediğim gibi riskli. Şark kurnazlıkları: eğer fotoğrafın büyük bir kısmını kırparsanız ya da tablonun dikkat çekmek istediğiniz kısmını kesip kullanırsanız, karikatürün köşesini alırsanız sorun olmaz diye düşünmek, ya da kullanmak istediğiniz görselin ekran görüntüsünü alıp ya da photoshoplayıp birkaç yerden embed etmeye de kalkmayın, o da aslında pek yasal değil. Hayatını bu işten kazanan avukatlar bir Seks Hikaye Blogspot 112 ayrıntıdan yakalıyor kullanılan fotoğrafın göz yansımasından orjinalini yakalayan avukat tanıyoruz. Ha tek yolu şu olabilir, kullanacağınız görseli Seks Hikaye Blogspot 112 yapıp şu alttaki şekilde kullanmak : Eh bu artık ayrı bir "eser" sayılabiliyor. Banksy çok kullanır bu esprileri ama Banksy'nin avukatları da az tilki değildir, unutmayın. Örneğin AHA'ya ait bir fotoğraf ödül alıyor ve siz bu ödülün haksız olduğunu belirteceksiniz, fotoğrafı diyelim ırkçı buldunuz ve bunu yazmak istediniz. O zaman öncelikle fotoğrafın bulunduğu asıl kaynağın linkini, çeken kişiyi, tarihi vs veriyorsunuz. Daha sonra neden bu fotoğrafı kullandığınızı anlatıyor ve sonra ırkçılık üzerine olan fikrinizi belirtiyorsunuz. Genel kural aslında şu: siz nasıl yazılarınızı ya da fotoğraflarınızı biri olduğu gibi kopyalasın istemiyorsanız, siz de başkasına bunu yapmıyorsunuz. Yazınızın bir paragrafı alınıp link verildiği zaman huzursuz oluyorsanız ama müsamaha gösteriyorsanız, karşınızdakinin de bunu yapabileceğini ama yapmak zorunda olmayacağını biliyorsunuz. Yazar çizer ve müzisyenlerin bu konudaki hassasiyetini anlamak lazım. Çoğu gerçekten çok fazla müsamaha gösteriyor, izinsiz olduğu halde metinlerinin kullanılmasına bir şey demiyorlar ama bazıları da "tak etti artık" diyebiliyor, sonuçta adam 7 sene oturmuş bir şiir yazmış, bir bakıyor bir antoloji içinde hiç bilmediği bir yayınevi yayınlamış! Tabii ki bloglardaki durum çok daha masumca ve çoğunlukla sizin peşinize de düşmeyeceklerdir ama yine de en azından bir link vermek, "alıntıdır" yerine nereden alıntıdır, kimin eseridir belirtmek, en azından "niyetinizi" göstereceği için, bence yeterli olacaktır. Geçmişe yönelik yazıları silmek sıkıntılı bir süreç ve benim kişisel fikrim gereksiz olduğu yönünde fakat çok endişeleniyorsanız, bloğunuza bundan sonra dikkat edeceğinizi belirten bir yazı ekleyip bundan sonra hakikaten samimiyetle dikkat etmeniz yeterli olacaktır bu dediğim istock avukatları dışında, onlar çok belâ, herhangi bir görsel kullandıysanız hemen şimdi silmenizi öneririm. Mesela burada seslendirme yapıp bloğunuza bilgi linki verebilirsiniz ; Tamamen yasal. Her yer kapalı ama neyse ki yürümek serbest. Üstelik maskesiz. Beklenti düzeyim o kadar düşük ki, "daha ne olsun? Hava buz. Gece eksiye düşüyor, gün içinde 2'yi geçmiyor, henüz kar yok. Kar mikrop kırar derler, Seks Hikaye Blogspot 112 da kırar mı ki? Virüs ve İnsanlık karşı karşıya. Bunları düşünüyor, pabuçlarımın burunlarından gözümü ayırmadan yürüyorum. Birden yanımda yaşlı bir adam beliriyor. İşaret parmaklarıyla kulağını işaret ediyor, dudakları oynuyor ama ses çıkmıyor. O anda fark ediyorum, ben yine ses geçirmeyen kulaklıklarımı takmışım ama "play" tuşuna basmayı unutmuşum! Bunu çok sık yapar oldum, sanırım müzik dahil her tür sesten kopmak istiyor bilinçaltım. Kulaklığı çıkartıyorum. Öyle güzel diyor ki ama, "sana ne" diyemiyorum.
Ellerinde kocaman porselen demlikli bir çaydanlıkla geldiler. Aşağıya iyice yaklaştık. Uyanır uyanmaz yataktan kalkasım gelir benim, öyle tekrar tekrar uykulara dalamam. Alarm ötmeye başladı. Her boku da biliyor, becerme profesörü. Öğleden sonra gelebilecek.
İlham aldıklarım...
Onun Aşkın kendisine delilik derler ama deli birinin aşkı, gerçek bir hikaye. Orijinal adı: His Virgin Mistress · Yazarı: Anne Mather · Çevirmen: Nilgül Özbörek. Ayrıca kadınlar artık; psikolojik, fiziksel, cinsel olsun hiçbir şiddeti kabul etmeyerek boşanmayı tercih ediyorlar. Bireyler eşlerinde sağlıklı görünüm tercih ederler. AMBULANS; ALO Eş seçiminde her iki cinsiyet içinde simetrinin önemli olduğunu biliyor muydunuz? Şehrimizin hattından çok sevdiğimiz bir arkadaşımız. Yayınevi: Harlequin Sayfa sayısı: · Kitabın arka kapak. Simetride.Kos Marina sevimliydi, baştan Yunanistan'da yabancılara karşı problem yaşayacağımızı düşünüyorduk. Hepimizin evlerinde ayrı hikâyeler ama ortak binalar, ortak ağaçlar, ortak gökyüzü.. Belki de dans ettiği için hep genç kalıyor. Erkeklerin kasketleri, kadınların süslü ponponlu bereleri.. Bilse ki çocukluk yıllarım özür dilemediğim için aldığım cezalarla dolu. Bitki köklerinden ve topraktan su ve suda çözülen minerallerle besleniyor. Hiç bir duyguyu yaşayamıyordum. Alıştı yine deliğim. Nesnenin kanunu bu. Bir köşecikte unutanlar var. Baklavaları eski Bartın, Safranbolu baklavalarına benziyor. Şimdi haftada en az bir online terapi görüşmem oluyor ve keyif alıyorum. Telsiz Operatörü sınavına da tek kadın olarak girip belgemi alıyorum. Daha sonra neden bu fotoğrafı kullandığınızı anlatıyor ve sonra ırkçılık üzerine olan fikrinizi belirtiyorsunuz. Mahmut Ustaosmanoğlu, Trabzon'un of ilçesi miço köyünde yılında dünyaya geldi. Kırmızı, çok sevimli, ahşap, denizci bir tekne. Büyük kızı şimdi 30 yaşındaymış, yakında Yunanistan'lı bir Rum ile evlenecekmiş. Vakit geldi yola çıktık. Işıkların iki tarafındaki denizde güneşin batışı muhteşem. Acıyor ama bir şey demedim. Alp Front Trail aslında 10 Ekim 'de Avusturya ve İtalya arasındaki alan savaşında ölen askerlerin anısına, tam sene sonra bir "anma koşusu" olarak yapıldı. Yolda kahvaltı ettik. Karşındakinin sinirlendiği noktada özür dilemek abes birşey bence. Adsız 18 Mayıs Birden demin oflaya puflaya çıktığı merdivenleri tekrar tekrar çıkıverecek gücü bulmuş. Neyse, çok üstünde durmadık, dalga dökülme saçılma olayıyla porselen demliğin imkansızlığını görecekler diye düşündük. İttim hemen kafasını. Bir yanım ona güvenmeyi isterken, diğer yanım "neyine yarayacak ki? Annem hayatıma yeniden girmişti çünkü ödenmeyen faturaların cezası ona kesiliyordu ya da gitmediğim kontrollerin haberi ona veriliyordu ve annem mutlu değildi.